Çatalhöyüklülerin Hasan Dağı’nın bağrından çıkıp soğuyan volkan camını düzleştirerek dünyanın ilk aynasını yapmasının üstünden neredeyse 8000 yıl geçmiş. O günden bu yana zamanla geliştirilerek hayatın vazgeçilmez bir nesnesi haline gelen bu sihirli cam, aynı zamanda Anadolu tarihinin kültürel simgelerinden biri olmuş. 

Selçuklu devri Anadolu’sunda ayna, üzerinde tarih, yazı ve sahibinin adı bulunup taşıyana uğur getirmesi için özel olarak tasarlanmış halkalı ayna ile günlük hayatta kullanılan saplı ayna olmak üzere iki biçimde çıkar karşımıza. Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan kabartma motiflerle süslü resimdeki saplı ayna, 13. yüzyıla tarihlenen yaşıyla Anadolu Selçuklu Dönemi’nden kalma çelikten dökülmüş tek örnektir.

Ayna, Selçuklu döneminde Anadolu’ya çalınan bir maya olan tasavvuf kültüründe manevi bir sembol olarak da çıkar karşımıza. Buna göre, aynadan öte bir şey olmayan insan, kendini ve dünyayı kendi aynası üzerinden algılar. İyice temizlenip parlatılan ayna ilahi nuru tümüyle yansıtırken, kirli ve paslı ayna ise aslından uzak olanı gösterir. İnsan kime bakarsa baksın yalnızca kendini görür. Kişinin diğer suretlerde gördüğü tüm güzellikler de kusurlar da kendi gönül aynasından yansıyanlardır.

Mevlana’nın Mesnevi’sinde geçen meşhur hikayede kalp temizliği ayna metaforu ile açıklanır: Hikayede resim sanatında iddialı olan iki grup konu edilir. Bunlar Türk ve Çinli ressamlardır. Ülkenin sultanı bu iki grubu yarıştırmak ister. Sarayında, bunlara karşılıklı iki oda ayırır. Çinliler, pahalı ve bin bir renkli boyalarla resimler yaparken; Türkler, duvardaki pasları gidermek için cilalamakla uğraşırlar ve sonunda duvarı ayna gibi parlak bir hâle getirirler.

Nihayet süre dolar. Sultan, beraberindekilerle, güzelin de en güzelini kimin yaptığını seçmek için, ressamların odalarına gelir. Önce, Çinli ressamların odasına girer. Gördüğü bu göz alıcı güzellikteki resmi çok beğenir. Sıra Türklerin yaptığı resmi görmeye gelir. Odalar arasındaki perde kalkar ve Çinlilerin yaptığı mükemmel resim, Türklerin cilaladığı duvara yansır. Gerçeğinden çok daha güzel olan bu görüntü adeta padişahın gözlerini kamaştırır ve yarışmanın galibi Türkler olur. Mevlana hikayeyi şöyle noktalar: “Oğul, Türk ressamları, sufilerdir. Onların, ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur. Ama gönüllerini adamakıllı cilalamışlar, hırstan, cimrilikten ve kinlerden arınmışlardır. O aynanın saflığı, berraklığı gönlün vasfıdır. Eğer tertemiz olursa gönle, hadsiz, hesapsız suretler aksedebilir.” 

Sahi, sizin aynanıza neler yansıyor?

Nuray Okutucu

(Visited 240 times, 1 visits today)